5 Nisan 2013 Cuma

TERLİK

 
                                         
          Yazdı. Mayo, şort, terlik üçlüsünden ibaretti takılarımız. ''Tam şu anda her şeyi ve herkesi böylece bırakıp gidelim buradan'' dedi adam. Sanki, hep beraber uçan ama tam o sırada dinlenmek için bizim evin balkonuna konuvermiş kuşlar gibiydik. Masadaki bardaklarımızda bir iki yudum su vardı, onu gagalıyorduk hızla. Adam sessizliğime telaşlı bir de ''Hadi'' bıraktı.

           Gitmenin sahiden gitmek demek olduğunu bilmemiştim o güne değin. Bütün ömrüm boyunca, ilk kez birisi bana bırakıp gitmek çağrısı yapıyordu, farkında değildim. Onyedi yaşımın aklı almamıştı: Terliklerime baktım. Ayak başparmaklarıma geçirdim, ikisini birden havaya, gözlerine doğru kaldırdım adamın:

       -Bunlarla mı?

       -Evet onlarla, dedi adam. Gülmüyordu. Gülünce sakalları genişlerdi oysa. Yine de gülmüyordu.

        Bilirdim başka türlü bakardı, başka bir sesle seslenirdi hep bana. Ama emin olamazdım. Emin olma arzusu kötüymüş sonradan öğrendim. Ne yapayım ki emin olamamak da çok hırpalıyordu beni. Meğerse biz kesin kanıtlar istedikçe sevildiğimize dair, tersine işaretler çoğalırmış, batarmış güvensizliğin gözlerine. Bugün çoktan terkettim emin olma arzusunu, sağlamcılığı. Artık biliyorum neleri engeller, ne olasılıklar, ne düşler takılı kalır o sağlamcı dallarımıza.

İşte bilirdim, hissederdim o sesine karışan yumuşaklığı ama, ergenlikte anlamaz insan hayatın kendini böyle sevgilerle sınayabileceğini. Daha ne yapacaktı ki hayat, önüme insanlar çıkardı, yollar çıkardı...

        Ben şöyle tutmuştum falımı:Uzansa dokunacağı bir uzaklıkta otururdum hep,ellerimi boşluğa sarkıtırdım isterse tutar diye.. Tutmazdı. Hiç tutmadı. Sesiyle yetinmeyi bilemez, sesine yüklediği yine sesiyle bastırdığı dokunma isteğini anlamazdım. Dedim ya ergenlikte sevmenin başka biçimleri için fazla acemidir insan, fazla kilitli. Kendindeki kilitleri aça aça büyür başka aşklarda. Kendisininkiyle kesişen başka hayatlara erteler bırakıp gitmeleri.

En son sevdiğimiz-seveceğimiz insan sanır ki sevgimizin hepsi onadır, ondandır. Hiç de öyle değildir... Ötekilerden sakındığımız, vermediğimiz, veremediğimiz, sunmaya ürktüğümüz; eksik sevmelerden kalıntı... biriktirdiğimiz. Hepsini, hepsini ona verebilmeyi umarız sadece.

-Evet onlarla, dedi adam.

-Gitmem, dedim, terlikle...

-O halde tek başıma gidiyorum, terlikle...

           Sesindeki ısrar yitip gitmişti. Uzak bir vedaya benzer sözcükler döküldü sakallarından. Ne dedi anlamadım.

Tam o zaman işte kalktı, gitti. Kendi üzerine kapattı kapıyı dışardan. Dedim ya onyedi yaşımın acemiliğiyle bilemezdim ki meğerse kapıyı benim üzerime kapatmış çocukluğumun evinde, dışına çıkmış hayatımın. Balkondan izledim gidişini, hiç yerimden kalkmadan.

Sonra ben hep terliklerime baktım: Yaz boyu uymadığım bu çağrıyla uğraştım. Terliklerimde biraz cesaret olsaydı, kimbilir nerelerde olabileceğimi düşleyip üzüldüm. Gitmeyi bilmediğim için eksik büyüdüm onsekiz yaşıma.
                                  

  14 Ağustos 2004
Eşik Cini 1. Sayı (2006)'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: