Yazdı. Mayo, şort, terlik üçlüsünden
ibaretti takılarımız. ''Tam şu anda her şeyi ve herkesi böylece bırakıp gidelim
buradan'' dedi adam. Sanki, hep beraber uçan ama tam o sırada dinlenmek için
bizim evin balkonuna konuvermiş kuşlar gibiydik. Masadaki bardaklarımızda bir
iki yudum su vardı, onu gagalıyorduk hızla. Adam sessizliğime telaşlı bir de
''Hadi'' bıraktı.
Gitmenin sahiden gitmek demek
olduğunu bilmemiştim o güne değin. Bütün ömrüm boyunca, ilk kez birisi bana
bırakıp gitmek çağrısı yapıyordu, farkında değildim. Onyedi yaşımın aklı
almamıştı: Terliklerime baktım. Ayak başparmaklarıma geçirdim, ikisini birden
havaya, gözlerine doğru kaldırdım adamın:
-Bunlarla mı?
-Evet onlarla, dedi adam. Gülmüyordu. Gülünce
sakalları genişlerdi oysa. Yine de gülmüyordu.
Bilirdim başka türlü bakardı, başka bir
sesle seslenirdi hep bana. Ama emin olamazdım. Emin olma arzusu kötüymüş
sonradan öğrendim. Ne yapayım ki emin olamamak da çok hırpalıyordu beni. Meğerse
biz kesin kanıtlar istedikçe sevildiğimize dair, tersine işaretler çoğalırmış, batarmış
güvensizliğin gözlerine. Bugün çoktan terkettim emin olma arzusunu, sağlamcılığı.
Artık biliyorum neleri engeller, ne olasılıklar, ne düşler takılı kalır o
sağlamcı dallarımıza.
İşte bilirdim, hissederdim o
sesine karışan yumuşaklığı ama, ergenlikte anlamaz insan hayatın kendini böyle
sevgilerle sınayabileceğini. Daha ne yapacaktı ki hayat, önüme insanlar
çıkardı, yollar çıkardı...
Ben şöyle tutmuştum falımı:Uzansa
dokunacağı bir uzaklıkta otururdum hep,ellerimi boşluğa sarkıtırdım isterse
tutar diye.. Tutmazdı. Hiç tutmadı. Sesiyle yetinmeyi bilemez, sesine yüklediği
yine sesiyle bastırdığı dokunma isteğini anlamazdım. Dedim ya ergenlikte sevmenin
başka biçimleri için fazla acemidir insan, fazla kilitli. Kendindeki kilitleri
aça aça büyür başka aşklarda. Kendisininkiyle kesişen başka hayatlara erteler
bırakıp gitmeleri.
En son sevdiğimiz-seveceğimiz
insan sanır ki sevgimizin hepsi onadır, ondandır. Hiç de öyle değildir...
Ötekilerden sakındığımız, vermediğimiz, veremediğimiz, sunmaya ürktüğümüz;
eksik sevmelerden kalıntı... biriktirdiğimiz. Hepsini, hepsini ona verebilmeyi
umarız sadece.
-Evet onlarla, dedi adam.
-Gitmem, dedim, terlikle...
-O halde tek başıma gidiyorum,
terlikle...
Sesindeki ısrar yitip gitmişti. Uzak
bir vedaya benzer sözcükler döküldü sakallarından. Ne dedi anlamadım.
Tam o zaman işte kalktı, gitti.
Kendi üzerine kapattı kapıyı dışardan. Dedim ya onyedi yaşımın acemiliğiyle
bilemezdim ki meğerse kapıyı benim üzerime kapatmış çocukluğumun evinde, dışına
çıkmış hayatımın. Balkondan izledim gidişini, hiç yerimden kalkmadan.
Sonra ben hep terliklerime
baktım: Yaz boyu uymadığım bu çağrıyla uğraştım. Terliklerimde biraz cesaret
olsaydı, kimbilir nerelerde olabileceğimi düşleyip üzüldüm. Gitmeyi bilmediğim
için eksik büyüdüm onsekiz yaşıma.
14 Ağustos 2004
Eşik Cini 1. Sayı (2006)'da yayınlanmıştır.
Eşik Cini 1. Sayı (2006)'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder